Nafile

|
Aklın başa gelmesi ile kararlar zorlaştıysa;
Yapman gerekenlerle yapmak istediklerin arasında sıkışıp kaldıysan;
Tam gitmeye karar verdiğin anda tekrar o kollara koşmuşsan...
Ve daha önce bu provayı defalarca yapmışsan...
Göründüğün gibi olamıyorsan;
Olduğun gibi istesen de görünemiyorsan;
Bir yolu seçtiğinde gözün diğer yollarda kalacak kadar aç ise;
Kaçtığın ve sığındığın şey, aynı şey ise;
Hatalarını kabullendiğini kimseye belli etmeden yaşıyorsan tüm pişmanlıklarını;
Bundan sadece birkaç yıl önce yaptıkların şimdilerde gözünde dağ gibi büyümüş ve zorlaşmışsa;
Arabaların sesleri gök gürültülerini gölgede bırakmışsa senin kulağında da;
Yaşatıyorsan sana dokunmayan yılanı sonsuz süreler boyu;
Son zamanlarda hayatı uzaktan dahi sevmeyi becerememişsen eğer;
Her Pazartesi diyete başlayanlarınki gibiyse her Cuma namaza başlama kararların...
Yaratan'ı biliyor, inanıyor, ama hissedemiyorsan...
Susuyorsan... Bol bol susuyorsan...

İşte sen tam da böyleyken ve gerçekten böyleysen;
Bilirsin aslında... tecrübeye lüzum yok!
İster çiçek tohumu ol... ister bin yıllık çınar...

Nefes alman nafile...
Nafile harcadığın emek...
Aldığın karşılık nafile...
Nafile yıpranman ve yıpratman...
Nafiledir varlığın.
Farketmeyecek yokluğun!
Şimdi tekrar sus, makyajını yap, ve gülümse.
Bitti.



Bir tutam yazı...

|
Önceleri ne kadar çok yazacak şey varmış azizim! Biraz olsun okumak çok yazmaya kâfiymiş eskiden. Az dil bilgisi bilebilmek (onu da bilmişim ama, yanlış bilmişim.), az şatafatlı cümleler kurabilmek, hooop oldu bu iş havalarına girmeme yetmiş de artmış! Oysa hep eksik, hep yarım kalmışım; adımlarım yetersizmiş. "Oldu bu iş" demek için bir şeye, iş edinmeliymişim onu, iş!

Ne için yazmışım? Kime çıkamamış sesim de, kalemlerin ardına saklanmışım? Hiçbir zaman kopamadığım fakat, hiçbir zaman bütünleşemediğim, hobi bile diyemeyeceğim bir iç savaş olmuş yazmak bana. Dost olsun derken düşmanım olmuş. Her geçen gün uzaklaştığım hayallerime salladığım el olmuş!

Her hatırlayışımda ona veremediğim zamanın, alakanın, sevginin içimi acıttığı, yakıp kavurduğu eski sevgili olmuş yazmak bana...

Yazmak, benim gözyaşım olmuş. İşte bu yüzdendir cümlelerimin azalışı, çağlayan gibi akacağı yerde kuruyup kalması! Her büyük adam gibi, unutmuşum ağlamayı. "Mühim işler" peşinde, bırakmışım davamı.

Her "kimvurduya gitmiş yetişkin" gibi şu öğütleri verebilirim artık: Yıllar geçince; hayatının yarısı ne istediğine karar verirken kaybolup gidince; bu esnada hayatın da boş durmayıp, şekillenip beton misali sertleşince; cesaretin kırılınca; yeniden başlama fikri dahi seni yorgunluktan öldürünce; hiçbir yere, hiçbir yaptığına tam manasıyla ait olamayınca aklının ilk kaçtığı yerdir senin harcın. Anlam veremediğin sebeplerden ötürü o yolda yürüyememiş olsan da kalbinin çarptığı yerdir en kutsal sığınağın.

Bu yüzdendir işte, yine klavyeme sarılışım! Ne olur dokunmayın, biraz daha kalalım...

Neden "Olgunlaşmadan Yaşlanmak"?

|
"Bilmem kaç kez duyamadık, hayat haykırdı isteğini: "Benim bir parçam da sensin, israf etme kendini!" 


Ziyankâr olmak bir kişilik, bir hayat tarzı belki...Yok ediciliğin kendisi... Neden yaptık bu tercihi?

Damlaya damlaya göl bulamadık, kara güne akçe saklayamadık. Dünü yorumlayamadık; bugünü doğru yaşamadık. Yarına plansız uzandık... 


Denklemin cevabı net: Biz kendimizi harcadık!

Seçimleri yaparken başkalarının yolunda; kendimizi seçemedik, böyle başladı bu kaza... 


Günler geçti aldık elimize bir tozlu çizik ayna... Engel olamadı o ayna kırışıklıkları saymaya. 


Sanki komadaydık da, mecburduk ziyankârlığa! 
Buna son vermek için uyduk "çok geç!" farzına!
Geç kaldığını anlayınca akıl gelir hep başa.
Dönecek zarar kalmaz sonunda ulaşmak için o kâra.

Bunları dinlerken bile hâlâ enerjimiz yok mudur?.
Bir kulaktan girince çıkacağı kulak çok mudur?

Hâlâ israf ediyoruz. harcıyoruz kendimizi.
Fırsat kalmayınca elde, yolarız saçın her telini. "

dememek için derhal, şu saniyede başlayın! Yeteneklerinizin avcısı, hayatın aşığı kalın! Ben öyle yapacağım, hiç şüpheniz olmasın. Yüzümde gülümseme ile, farkındalıkla yaşayacağım :)

Anasayfa